31 Temmuz 2012 Salı

Var Olmayan Bir Şey Düşünülemez


  Tanrı. Büyük Tanrı. Yüce Tanrı. Bilen Tanrı. Gören Tanrı. İşiten Tanrı. Bu ve benzeri özellikler yüklenir Tanrı karakterine. Bu özellikler “tek Tanrılı” dinlerde de, “Çok Tanrılı” veya Pagan dinlerinde de Tanrı karakterine yüklenmiştir.

  Tanrı. Melekler. İyi Melekler. Kötü Melekler. Görevlendirilmiş Melekler. Bunlarda “Tanrı köleleri” veya “yardımcıları” olarak özellik yüklenmiş karakterlerdir. Lakin bu özellikler “tek Tanrılı” dinlerde mevcut, “çok Tanrılı” dinlerde Melekler yerine Tanrılar olarak yer alır.

Fakat bu özelliklerin tümüne baktığımız zaman, bir gariplik görmüyor musunuz? 
Bu özellikler insan-i, yani “insana özgü” özellikler değil mi?

Nasıl olurda yüce bir yaratıcıya ait olabilir!


  Tanrı kelimesi yerine insan kelimesini koyup tekrar düşünelim. Acaba gerçekten de insana özgü özellikler mi? Eğer anlamda bir bozulma olmayıp da tersine uyuşma oluyorsa bu özellikler insan için geçerlide sayılabilir.

İnsan. Büyük İnsan. Yüce İnsan. Bilen İnsan. Gören İnsan. İşiten İnsan.

  İkinci özelliklerde de sanki "Hiyerarşik" bir düzenle devlet yönetimindeki veya krallık yönetimindeki mevkiler var? Bu seferde devlet veya krallık yönetimindeki mevkileri, Tanrı ve Melek kelimelerinin yerine yerleştirip aynı anlam ilişkisi bozulmadan kurulabilecek mi? Ona bakalım.

Başkan(Kral). Bşk. Yardımcıları(Vezir). İyi Bşk. Yardımcıları(Vezir). Kötü Bşk. Yardımcıları(Vezir). Görevlendirilmiş Yardımcılar.

  Gördüğüm o ki, hiçbir anlam bozukluğu olmuyor. Aksine var olan şeylerle birlikte tam bir somut anlam elde ediyoruz. Bilen bir insan da, İşiten bir insan da, İyi Bşk. Yardımcıları(Vezir)da, Görevlendirilmiş Yardımcılar da gerçek hayat da var olan şeyler. Bunlara her gün şahit olabiliyoruz. 

  Ya her insan birer Tanrı, ya da “Tanrı bir insan”. Sebebi, Tanrı’nın da İnsan’ın da aynı özelliklere sahip olmasıdır. Özelliklerden birini açıklamak gerekirse, “Yüce İnsan” soru olarak aklımıza takılabilme konusunda en yüksek ihtimalde olduğunu tahmin ediyorum. Bir insan hangi özelliğiyle yüce bir insan olabilir? Göreceli bir kavramdır, bir insana “Yüce” özelliğini yapıştırabilmek. Örneğin, cehaletin kötüye götürdüğünü fark edip çağdaş devrimler yapan bir insana “Yüce” denilebilir. Çünkü yaptığı büyüklük(yücelik) bildiren bir iştir. Tabi, başta da söylediğim gibi göreceli bir kavram olduğu için, kimi insana göre “Yüce” sayılmaz.

  Peki, neden insanın veya var olan bir şeyin özelliklerine benziyor Tanrı özellikleri?

  Benim cevabımı okumadan önce, kendinize bu soruyu yöneltin ve cevabınızı düşündükten sonra haddim olmadan cevabımı okumanızı tavsiye ederim.

  Yazımın başlığında belirttiğim gibi, var olan bir şey düşünülür. Var olmayan bir şey düşünülemez! Dilerseniz bu iddiamı test edin ve var olmayan bir şey düşünün. Sizinkini bilemem ama ben örnek olarak “Uçan At” düşündüm. 

“Uçan At” diye bir şey yok değil mi? Atlar koşar, yürür, engellerden atlar. Nasıl bir At uçabilsin ki?

  “Uçan At” örneği tam anlamıyla da var olmayan bir şey sayılmaz. Örnekte neyden bahsediyoruz? Uçabilen bir At’tan bahsediyoruz. Yalnız, “uçmak” var olan bir şey, At da öyle. Ama benim istediğim gerçekten var olmayan bir şey düşünmek. Ne olabilir ki? Ya da insan var olmayan bir şey düşünebilir mi? Bu tıpkı alfabede hiçbir harfin sesinden olmayan bir ses çıkarmak gibi bir şey. Ne düşünsek, hep bildiğimiz kavramlardan yola çıkarak bir şeyler düşünebiliriz. Aynı “Uçan At” örneğinde olduğu gibi var olan şeyleri bir araya getirip fantastik bir şey düşünebiliriz. 

  Varmak istediğim sonuç şu, Tanrı nasıl bir şey olduğunu, nasıl çalıştığını veya nasıl çalışmadığını ve benzeri sorulara, ortak bir cevap olarak aklımızın anlayamayacağı ve bilemeyeceği söylenir. Bilemediğimiz bir şeyi nasıl düşünebiliriz ki? Demin test ettik ve var olmayan bir şeyi düşünemeyeceğimiz sonucuna vardık. Bilmediğimiz bir şeyi de düşünemeyiz. Anlaşılamaz şeyleri düşünemeyiz, anladığımız şeyler doğrultusunda düşünebiliriz. Aklımızın algılayamayacağı bir şey var olamaz, algıladığı bir şey olur ve bu da Tanrı karakteri olursa o zaman Tanrı’yı basit bir kavram haline getirmiş oluruz. Ama Tanrı her şeyi yarattığına göre bu kadar basit olamaz.

  Aksi iddia edilirse, Pembe bir filin karnında yaşadığımızı da iddia edilebilir. Ve açıklama olarak, nasıl olduğunu bizim anlayamayacağımız bir şey olduğu söylenir.

  Anlatmaya çalıştığımı gerçekten anlamak istiyorsanız, Tanrı özelliklerine göz atın. Benim vardığım sonuç, var olan şeylerden yola çıkılarak Tanrı özellikleri şekillendirilmiştir. Ama her şeyin yaratıcısı veya yoktan var eden bir şey, bilemeyeceğimiz özelliklere sahip olması gerekli. Ancak, bilemeyeceğimiz bir şeyi de düşünemeyiz. 

  Tanrı varlığı veya yaratıcı varlığı bir hipotezdir. Başarısız bir hipotezdir. Sebebi, her şeyin yaratıcısı olabiliyorsa, onun da yaratıcısı olabilir. Var edip, yok edebiliyorsa, onun da var olup, yok olması gerekir. Ancak bu olasılıkların olamayacağını, Tanrı insan özelliklerini taşımadığını belirterek bir iddiada bulunmak, diğer “yücelik, büyüklük, görmek, işitmek” v.b. insan özelliklerini de taşıyamayacağı anlamına ulaştırır. Ya her iki yönüyle kabul edilmeli, ya da iki yönü de reddedilmelidir. Reddedildiği zaman Tanrı özelliği tasvir edilemeyecek. Kabul edildiği zaman hem insan özellikleriyle ancak tasvir edilebilecek hem de yaratıcının da yaratıcısı olması, var olması ve yok olması gerekecektir. Her iki yolda hipotezin başarısız olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Tanrı konusunda düşüncem şu ki;
   “Keşke bizleri yöneten bir varlık olsa ve kötü insanlar her bittiği(ortaya çıktığı) zaman, indirse başına sinek öldürücü şu şaplak aletini. O zaman her insan çocuk kalır, başında koruyanı oldukça. Böyle bir şeyi tabi ki de isterim. Ancak yok öyle bir şey. Özellikle de amaçsızca 80-90(ortalama) yıl yaşayan insanlara, sonsuza dek mutluluk veya acı çektirmek, asla olamaz. Bu anca “Sadist” bir insanın fikri olabilir. Ayrıca bir Tanrı olup da, koca evrende, bir tek dünya diye adlandırdığımız gezegendeki insanlarla uğraşması, Tanrı adındaki tasviri küçültmekten başka bir şey olmaz. Eğer evrende insanlardan başka varlıklarda olsaydı ve bunlara da aynı sınavı uygulasaydı bundan bahsederdi. Ama bahsetmedi. Sebebi gayet açık, Tanrı anlayışı bir insanın uydurmasıdır. Çünkü Tanrı tasviri dönemin cahil insanlarının bilgisi kadar şekillenebilmiştir. Eğer şu an bir bilim insanından yeni bir Tanrı tasvir etmesini isteseydik, dünyadaki bütün bilim ile ilgili kitapların boyutu kadar bir Tanrı tasvir edebilirdi. Bu da önceki cahil Tanrı’dan daha akıllı olurdu. Ama daha öncede söylediğim gibi öyle bir şey yok, olamazda.”

3 yorum :

  1. "Ilim kendin bilmektir" :))
    Sen kendini bileceksin ki, yaraticiyi bilesin. Iste sendeki gorme, duyma sinirli. Kopektede kulak var ama senin duyamadiklarini duyar. Eee tanrida niye olmasinki.
    Ayrica, bi ressam cizdigi cizgilerden anlasilir. O halde ressami anlamak icin, once kendimizi anlamak gerek, dusunmek gerek bu evren, agaclar, bocekler nasil varoldu. Iste Kur'an in dedigi gibi ne de az dusunuyoruz deil mi? :)) Selamlar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Takındığınız tutum, bütün dinlerde ki insanlarla aynı tavırda. Onlar da bu düz mantığı yürüterek "işte benim dinimde bunu anlatıyor. O zaman benim dinim tek doğru din", laflarını sarf ediyor. Bu konu da yalnız olmadığınızı ve benim de sizin gibi insanlarla daha önce çok karşılaştığımı bilmenizi isterim. Öncelikle dünya da, evren de bir resim tablosu değil ve bir ressamı da yok. Benzetmelerle bir şeyler kanıtlanmaz. "İnsanlar(canlılar) kendi kendine olmuyor da bir annenin doğumu sonucu oluşuyorsa, evreni de birisi hamile kalıp doğurmuş olmalı." Böyle mantıksız ve gereksiz benzetmelerle bir yere varılmaz. Verdiğimiz örnekler aynı düzeyde saçmadır. Bunun farkına varmanız için karşı örnekte bulundum. Evren hakkın da teorilerden öteye gidemediğimiz ve kum tanesi kadar bile olamayan bilgi yığınımızla her şeyin bir yaratıcısı var, mantığını edinmek hem cahillik hemde kolaya kaçmaktır. Bu tıpkı verem hastalığına ilaç bulmak yerine, Allah'tan geldi, takdiri ilahi diyerek insanları ölüme terketmek gibidir.

      Tanrı' nın kulağı, ağzı olamaz. Çünkü tanrı her şeyi yaratan ve her şeyden üstün, kompleks yapıdadır. Bu tıpkı karıncaya televizyonun nasıl çalıştığını anlatmak gibidir. TV karıncanın algısı dışındadır. Çünkü beyni kendi küçük dünyası üzerinden evrim geçirmiştir. Tanrı da bizim algımızın dışında bir konumdadır. Dolayısıyla tanrının bizim gibi işittiğini söyleyerek, onu basite indirgeyip, kendimizle eş değer bir konuma yerleştirmiş oluruz.

      Anlayamadığım bir şey var. Siz dünyanın evren üzerinde ki konumunu ve boyutunu biliyor musunuz? Noktadan da küçük bir durumdayız ve o küçük parçanın üzerindeki biz insanları düşündüğümüz zaman daha da ufalıyoruz. Bu durumdayken siz kalkıp ağaç ve böceği evrenin oluşmasıyla bir tutuyorsunuz. Sizin gibi bu yanlışa düşen çok insan var. Lütfen size ezberletilen düşüncelerinizi etrafa savurmadan önce, bir sorgulayın.

      Sil
    2. Kimse az düşünmüyor. Bu tıpkı "Einstein beyininin %90 nını kullanıyormuş, o yüzden zekiymiş" miti gibi. İnsanlar bildikleri kadar düşünebilirler. Az yada çok düşünce değil, bilgi vardır. Bu konuda Kuran yanılmış durumdadır. Aslında bir çok konuda yanılgısı var, ancak şu an gerek yok. Bir insanın kralına tapmasını istiyorsanız onu fakirleştirip, ne kadar çok zavallı ve küçük olduğunu hissettirmeniz lazım. Bunu hissettirirseniz o insan artık kralına tapan köle olmuştur. Dininizin de size yaptığı budur. Bunu son sözünüzden anlayabilirsiniz. "..ne kadar az düşünüyoruz.." Bizim az düşündüğümüzü iddia eden Tanrı' ınız, insanları özgür iradesinin dışında doğuştan mutlak bir Tanrı inancı içinde olacak şekilde yaratmayı düşünemedi mi? Kendinizi bilgisayar üzerin de Tanrı oyununu oynadığınızı düşünün, insanların inançsızlıkları yüzünden acı çekmesi hoşunuza gider miydi? Bunun sebebi de, sizin başta sorunlu yaratmanız olduğu, açıkça ortada olduğu halde. Ama sizin din öğreticileriniz buna da bir cevap bulmuştu, "Tanrı'nın bizim için bildiği bir şey vardır veya bu bir sınav." Bildiği bir şey de yok. Yapmış olduğu bir sınav da yok. Sınav yapılması için önce kişinin kendi rızası olması gerek. Bu çevir kazığı yanmasın cümleleri, dinlerin var olan bir hayat üzerine uydurulmasından dolayıdır. Dinler doğru olsaydı hiç bir yanlış yada hata olmazdı. Sorgulanmaya değer bir şeyler olmazdı.

      Tanrı katında cennet ve iyilik makbulse, dünya da ve insanlar içinde kötülüğü yaratmayacak. Ortalığı kendisi dağıtıp, sonra bu dağınıklığı düzeltmek sizin sorumluluğunuz da diyemez. Size tavsiyem, lütfen dinleri kendi aileniz ve çevrenizden öğrendiğinizle hayatın anlamını bulma çabasına girişmeyin. Dinleri çok merak edip, birisine ait olmak istiyorsanız, öncelikle dinler tarihini araştırın. Yaratılış hikayelerinin diğer dinler ve inanışlarda ki durumlarını inceleyin. Dinlerin birbiri hakkında görüşlerini araştırın. Dinlerin ya da ait olduğunu hissettiğiniz dinin çıkış tarihi ile insanların bilgi düzeyi ve bilginin yayılma genişliğini araştırın. Karşılaştırma yapın. En son bilimsel kanıt nedir, deneylemek-gözlemlemek nedir ve nasıl olur. Sorularını sorarak öğrenin.

      Hastalığı iyileştirebilmek için araştırıp, deney yapıp ilaç bulmak mı? Yoksa hastalığı bir Tanrı'ya haval etmek mi?

      Sil